23 Nisan 2015 Perşembe

Doğu İlleri ve Varto Tarihi - M.Şerif Fırat / Sunuş-Önsöz





ÖN SÖZ


(Doğu İlleri ve Varto Tarihi) başlığı altında yazdığım bu eserde, ilkönce, doğu illerimizde oturan dağlı Türk aşiretlerine niçin Kürt denildiğini ve doğu illerimizin Milattan önceki durumunu ve bu dağlı Türklerin tarihi ve gerçek soylarını ve bu halkın sonradan hangi çeşit zorlamalar altında kalarak Kormanci ve Zaza dillerini vücuda getirdiklerini ve niçin öz Türkçe dillerini itirmek veya bozmak zararına uğradıklarını ve bu halkın birkaç yüzyıl önce neden kendilerini Türkten ayrı bir yığın sandıklarını, Osmanlı siyasetinin derebeylik ve Hamidiye alayları devrinde doğu illerimizde yarattığı tarihi savaş ve olayları ve Şeyh Sait isyanını anlatacağım.


Yine bu eserimde, doğu illerinin çeşitli bölgelerinde oturan Alevi ve Bektaşi aşiretlerin tarihi soylarını ve bu Türklerin yakın çağda nerelerden doğu illerimize geldiklerini ve bunların bu illerde hangi zorlamalar altında öz Türkçe dillerini karmakarışık edip Kormanci veya Zaza lisanını öğrendiklerini Alevilik, Bektaşilik ve Kızılbaşlığın ne demek olduğunu ve bu akidelerin Türklere nasıl aşılandığını, Osmanlı İmparatorluğunun Alevilik ve Bektaşiliğe karşı güttüğü siyaseti ve Bektaşiliği Türk kültürününde gördüğü görevleri, açıklamağa çalışacak ve bütün konuların tarihi olaylarını sıra ile kovalıyacağım.


Bu eserimin tarihi olayları; ilkönce Varto ilçesinden başlamış ve dolayısiyle doğu illerimizin tarihi hulasa edilerek sıralanmış, en çok Varto'da oturan kabileler ve bütün doğu aşiretleri ve Hormek kabilesi hakkında geniş bilgiler verilmiştir.


Tarihimin son bölümlerinde doğu illerimizdeki Türk boyları arasında halen yaşamakta olan Türkün eski töre, örf ve adetlerini ve Şamanilikten gelen birçok milli oyunları sıralamış, Varto'nun en doğu illerinde meşhur olan Bingöl dağlarının coğrafi durumlarını geniş ölçüde sayın okuyuculara sunmuşum.


Tarihin ilk devirlerinden başlıyarak en çok Selçukiler çağından 1923 yılına kadar doğu illerimizde cereyan eden tarihi olayları içine alan bu kitabı yazmağa beni zorlayan biricik ülkü, gerçekte asıl Türk kanını taşıyan ve Türk oğlu Türk olan Varto halkıyla, doğu illerimizin çeşitli bölgelerinde oturan Türk ve Türkmen boylarına mensup halkın ve bu çiftçi köylümüzün halen Kormanci ve Zaza dil hamurlariyle konuşmaları derdi olmuştur.


Bu halkın hepsi de bugün Türk soyundan olduklarını bildikleri halde Acem, Arap, Ermeni, Keldani kelimeleriyle dolmuş ve bu suretle anlaşılamaz bir hale gelmiş, aslında Türkçe olan bu karışık ve manasız dilleri bir türlü söküp atamamışlardır.


Ben bu eserimle, bu yurttaş ve kandaşlarımın fikirlerini daha fazla aydınlatacak ve onlara gerçek soy ve dilleri hakkında geniş bilgiler sunmağa çalışacağım.


Her bir karış toprağı Türk ecdadımızın kanlarıyla sulanan ve her bir dağında, ovasında, bel ve geçidinde binlerce Türk şehidi yatan ve her yanı bu şehitlerin adlarıyla anılan, aslanlar yatağı doğu illerimizin, dünyanın kuruluşundan beri Türk özyurdu olduğunu tarihi kaynaklara ve gerçekliğe dayanarak isbat etmiş bulunmaktayım.


Büyük Atatürk, Milli Şef İnönü ve milli Cumhuriyetin açtığı milli çığır üzerind milli birlik ve bütünlüğe doğru yürümek, bu dağlı Türk kardeşlerimizin de yurdu ve milli ödevleridir. Bu ödev, bize en doğru yol ve tarikati, Cumhuriyet ve yurt sevgisini, milli birlik ve bütünlüğün korunmasını buyruklamıştır. Türküz, Türkçe konuşacağız. Türk Cumhuriyeti ve Türk yurdunun savunması için ovasında sapan işletecek, dağlarında yeleli aslanlar gibi, yurdumuza saldıranlarla dövüşecek, ya gazi veya şehit olacağız.


15 Şubat 1945
Muş İli Vartı İlçesi Kasman Köylü
M.Şerif FIRAT 








Doğu İlleri ve Varto Tarihi - M.Şerif Fırat
Kasman Köylü - Varto
İkinci baskı-Ankara 1961

Sunuş
Önsöz

Bölüm: I

Bölüm: II

Bölüm: III

Bölüm: IV

Bölüm: V

Bölüm: VI

Bölüm: VII

Bölüm: VIII

Bölüm: IX

Bölüm: X

Bölüm: XI

Bölüm: XII

Bölüm: XIII

Bölüm: XIV

Kaynaklar
* Türk Tarihinin Anahatları
* Doğuda Araştırmalarım (Kadri Kemal Kop)
* Umumi Tarih (Ahmet Refik)
* Erzincan Tarihi (Ali Kemal)
* Bektaşilik ve Edebiyatı (Besim Atalay)
* Selçukilerden kalan şecere (Alaeddin Keykubat)
* Benlik ve Dil Briliğimiz (Miralay M.Rıza)
* Resmi kayıtlardan alınan bilgiler
* Bizzat müşahedelerim
* Hormek şeceresi
* Doğu illerindeki Türk asarı ve mezarları








Kitabı satın alın, kütüphanenizde bulunsun!






SUNUŞ (*)

Bu eser, yalnız dikkatle değil, aynı zamanda ibretle okunmaya değer bir önem taşımaktadır. bilgin ve idealist bir öğretmen olan yazarı doğup büyüdüğü bölgenin tarihi oluşunu karanlıktan kurtarmak gayreti ile kaleme sarılmış; fakat parlattığı meş'alenin aydınlığından korkanlar tarafından insafsızca şehit edilmiştir. İfade ettiği mana bakımından Türk aydınlarının, bu olay üzerinde dikkatle durmaları icabeder.

Neşrinden bir hafta sonra bu kanlı cinayeti işleyen gizli eller aldıkları intikam ile yetinmemiş; kitabı da piyasadan toplayarak yok etmişlerdir. Zavallı yazar'ın hangi vatan köşesinde gömülü olduğunu dahi bilmiyoruz. Düşmanlığın derecesine bakın ki, kitapları gibi mezarı da ortadan kaldırılmıştır.

Bugün Milli Eğitim Bakanlığımızca 2nci baskısı yapılan bu eserin, bütün Türk aydınları tarafından okunması büyük faydalar sağlayacaktır. Çünkü, bu eser, Doğu Anadolu'da oturan, Türkçeye benzemeyen bir dil konuştukları için kendilerini Türk'den ayrı sayan; bilgisizliğimiz yüzünden bizim de öyle sandığımız vatandaşlarımızın su katılmamış Türk olduklarını bir defa daha isbat etmektedir. Hem de inkarına imkan bırakmayan ilmi deliller ile..

Tarihin hiçbir devrinde, Doğu İllerimize bugünkü sakinlerini tortu olarak bırakacak yabancı bir göç vaki olmamıştır. Dünya üzerinde "Kürt" diye adlandırılabilecek müstakil hüviyetli bir ırk yoktur. Kürtler, yalnız vatandaşımız değil, soydaşımızdır da...Fakat, asırlarca devam eden kötü idare ve ihmaller onların da kapalı yaşama itiyatları maalesef bu neticeyi doğurmuştur. Türk Milletini ve Türk Vatanını parçalayarak yok etmek sevdasında olanlar, bundan faydalanmanın peşinde koşuyorlar.

Bütün Türk aydınları, şunu kesin olarak bilmelidirler ki, "Kürtlük" tahriki düşman kaynaklardan fışkırmakta ve milli bütünlüğümüzü sarsarak bizi yıkmayı hedef tutmaktadır. Buna elbette müsaade etmemeliyiz. Çünkü, Doğu İlleri vatanımızın hem kapısı, hem kalesidir. Biz ihmal eder, gerçekleri bu öz kardeşlerimize götürmez, onları aydınlatmazsak, düşman propagandası karşısında silahsız ve müdafaasız kalırlar. Sonunda alçakca yapılan bu propagandaların tesiriyle ikiye bölünürüz. Doğu İlleri elimizden çıkarsa Orta ve Batı Anadolu'da tutunmamız kolay olmaz. Bu dava, Türk Vatanı ve Türk Milletinin istikbali bakımından son derece mühim, son derece ciddidir.

Bütün Türk aydınlarının bu durum karşısında vazifelerinin ne olduğunu tayin etmeleri zamanı gelmiştir. Bilhassa, bu ve buna benzer aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türklerinin kendilerini aydınlığa çıkaracak bu kitabı dikkatle okumaları, can evine çekilip derin derin düşünmeleri lazımdır. Bu takdirde hakiki ve doğru yolu bulacaklarına inanıyorum.

Tarihin karanlıklarına ilmin ışığını tutarak bize milli benliğimizi gösteren ve öğreten büyük Türk mütefekkiri Ziya Gökalp nerelidir? Tahrikçilerin, propagandacıların "Kürtlük"ün merkezi saydıkları Diyarbakır'lı değil mi? Bu gerçek, bizi, başlı başına bu kitapda yazılı olanları kadar düşündürecek ve aydınlatacak bir vakıadır.

Doğulu, Batılı, Güney ve Kuzeyli bütün vatandaşlar, artık uyanmalı ve birbirimizi uyandırmalıyız. Büyük, önemli, ciddi ve hayati bir mesele olan bu davayı, Milli Birliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü sağlayacak duygu, düşünce ve imkan beraberliğine ulaştırmadıkça istikbalden emin olmaya hakkımız yoktur.

Rahmetli ve büyük idealist M.Şerif Fırat'ın uğrunda can verdiği bu ülkü, Türk aydınları tarafından bekamızın teminat bayrağı olarak ebediyyen dalgalandırılmalıdır. Hem de imkanlarının son haddi olan yüksekliklerde.

Devlet başkanı ve Başbakan
Cemal Gürsel




(*) Sunuşta verilen bilgiler için lütfen torunu tarafından verilen cevaba da bakınız.





Mehmet Şerif Fırat’ın torunu Mehmet Şerif’in cevabı:

* ”Alevilerden oluşan Vartolu Xormek (Hormek) Aşiretinden olan Mehmet Şerif’in adı ilk kez 6 Kasım 1947’de Tanin gazetesinde yayınlanan “”İrtica Yılanı Uyanıyor”” başlıklı makale ile duyulmuştu. 

Dedem Mehmet Şerif Fırat’ın 20.11.1947 yılında Tanin gazetesinde yayınlanan “Varto Mektubu” adlı yazısıdır.

” - Yıllar sonra Abdülmelik Fırat söz konusu makaleyi aslında CHP’nin Erzurum Milletvekili Cevat Dursunoğlu'nun yazdığını söyledi”.

Herhalde siz (Ayşe hanımı kastederek) Abdulmelik Fırat’ın soyisimlerimiz benzer olmasıyla bir akrabalık bağı kurdunuz,  herhalde bu zatı muhterem 23.05.1985 tarihli Tercüman Gazetesi’nde dedem ve kitabıyla ilgili yazısında da bu olaydan bahsetmişti. Rahmetli babam Atila Fırat o zaman cevaben bir yazı yazmıştı. 23 sene önceki bu söylevi gündeme getirmenizdeki amacı anlamış değilim ve ayrıca sözlerine itibar ettiğiniz bu kişinin Şeyh sülalesinden olması döneminde Dedemin Şeyh Sait ayaklanmasında Hormek Aşiretini bu ayaklanmanın destekcisi olmaması ve Devletin yanında milis kuvvetler olarak savaşması ve kitabında Kürdüstan sevdalısı bu şahıs ve ailesinin hoşnut olma şansları sizce var mı, yani bu zatı muhterem dedem ve kitabıyla ilgili doğru söyliyeceğine mi inanıyorsunuz?

“ Mehmet Şerif’i çok yakından tanıyan bir başka tanık ise Gürsel’in sunuş yazdığı kitabına son şeklini verenin CHP Genel Merkezi olduğunu ekleyecektir. Yani Mehmet Fırat ,çok partili rejime gönülsüzce de olsa geçmek zorunda kalan CHP’nin , DP’nin önünü kesmek için kullandığı unsurlardan biriydi” diyip yine muhterem bir zatın ölü mezarının, mezarın tahrip edilmesini delilsiz ve belgesiz yalan beyanlarla kitap yazmış yine Kürdistan sevdalısı Ruşen Aslan’ın ismini ve yazdığı kitabı aktaran olarak yazmışsınız .

Sayın Ayşe Hanım niye uzaklardan araştırma yapıyorsunuz Hormek Aşiretinden ve öz kimliğini inkar etmiş Alman Vatandaşlığına geçmiş babamın amcasınınoğlu şu anda Kürdistan Prest’e yazı yazan yeni ismini bilmediğim Türk vatandaşlığından çıkartılmış M.Selim Fırat’da 22 Ekim 1986 yılında gazetesinde “”Bir Hain M.Şerif Fırat ve İhanetin Ortaya Çıkardığı Bir Kitap-Doğu İlleri Varto Tarihi””yazısında aynen Ruşen Aslan, Ümit Yazıcıoğlu, Haydar Işık, Mehmet Bayrak vs. şahısların yazdıkların aynısı ve hep aynı senaryolar. Bu zatı muhteremlere bir bakın çoğunluğu Kürdistan sevdalısı ve çoğunluğu Türk vatandaşlığından çıkarılmış kişiler. 

Size 1986 yılında çıkan M.Selim F. Yazısı ve başka yazılara cevaben Rahmetli Babam Atila Fırat’ın cevaben yazdığı 1987 yılında Şafak Matbaasına bastırdığı “”Açık Mektup” (Hormek’den Notlar) adlı kitabından bazı alıntılar sunayım. 

“ - Kitabın her basımında gerçek dışı eleştiriler, yazar ve ailesi ile ilgili karalamalar ve iftiralar. Aynı mahiyette olan eleştiriler iftira ve karalamalar şöyle özetlenebilir. 

Doğuda yerleşen aşiret ve kabilelerin ayrı bir Kürt ırkından geldikleri, asimilasyona tabi tutuldukları, ”Dogu İlleri Ve Varto Tarihi” ile “Varto Mektubu’nun Mehmet Şerif Fırat Tarafından yazılmadığı, tarihi kitabın bir aile tarihi niteliğinde olduğu, Fero Beylerinin son dönemlerde ihanette bulundukları ve jurnalçiliği meslek edindikleri, menfaat temin ettikleri, çocuklarını Kemalist İdeoloji ve Devlet doktirini aşıladıkları,  Babam Merhum Mehmet Şerif Fırat’ın namus ve intikam nedenleri ile amcası Halil tarafından öldürüldüğü,  Anti-Kürt kurumların geliştirilmesi ve yaşatılması için T.C. Devleti’nin Mehmet Şerif Fırat’ın “Doğu İlleri Ve Varto Tarih’inin 5.baskısını yapmadan önce anıt mezar diktirdiği, Mehmet Şerif Fırat’ın mezarıyla ilgili sunuş yazısını değiştirildiği, 5.baskıdaki önsözü yazısı ile sunuş yazısının çelişkili hale getirildiği”… 

Sayın Ayşe Hanım, yıl 1987 ve yıl 2008 yukarda yazdığım ve sizin köşenizde yazdığınız yazı ne kadar benzerlik var hitamlar, hakaretler hep aynı hep aynı plağı dinletiyorlar, dinletiyorsunuz. Delil ispat belge yok, yanlızca ölmüş bir insanı ölüsü, ailesi, yazdığı kitaplara ve mezarına hakaret etmekten başka hiçbir net düşünce yok, Rahmetli babamın bu hitamlara karşı yazdığı kitaptan alıntılar yapanlara cevaplamaya devam edeceğim 

“Doğu İlleri ve Varto Tarihi” ”Babam Mehmet Şerif Fırat tarafından 1942 yılında yazıma başlanmış , 5.5.1947 tarihinde tamamlanarak , Kasım Selçuk Bey kanalıyla gönderilmiş , 11 Haziran 1948 tarihinde Yazar Turhan Selçuk kanalıyla da İstanbul Saka matbaasında bin adet olarak bastırılmış. 20.11.1947 yılında da babam tarafından yazılan “”Varto Mektubu”” Tanin Gazetesinde yayınlanmıştır. 

Merhum babam daha önce cevabi yazımda da belirtiğim gibi ; kitap ve “Varto Mektubu ”herhangi bir şahıs , kurum, parti, kuruluş etkisi ve telkiniyle yazmadığı gibi ,alet te olmamıştır. Kitap ve mektup eski Arap harfleriyle yazılmış müsveddeleri ile kendi daktilosuyla yazılmış suretleri elde mevcuttur.....

Çok Partili hayata geçiş sırasında; babamın 24.6.1946 tarihinde CHP’ye yaptığı milletvekilliği başvurusu , kazanacağı düşüncesiyle kabul edilmemiş ve aday listesine dahil edilmemiştir. Kurucu Meclis ve Danışma Meclisi oluşmasında temsil kabiliyeti olup, başvuranlardan hiçbirisi seçilmemiştir. Kontenjan Senatörlüğü döneminde de bu imkan tanınmamıştır...”

“Doğu İlleri Ve Varto Tarihi”” 1.baskısı olarak 1948 - 1000 adet olarak merhum Babam tarafından bastırılmış ve satışa arz edilmiştir.  2.baskısı 22.10.1962 tarihinde Devlet Başkanı Rahmetli Cemal Gürses’in sunuş yazısıyla 5000 adet olarak bastırılmış, eser satışa sunulduktan sonra , telif hakkı satışı Ankara Noterliğinin 20.04.1961 tarihi ve 5500 sayılı temliknamesi tarafımdan yapılmıştır. Bu 2. baskının yapılması yönünde hiçbir şahıs ve kuruluşa başvurmamış ve sunuş yazısı hakkında daha önce bilgi alışverişi yapılmamıştır. 

Sunuş yazısında yanlış bilgiye dayalı””- Yazarın "hangi vatan köşesinde gömülü olduğu dahi bilmiyoruz …Mezarı ortadan kaldırılmıştır - ” şeklindeki  beyan üzerine , rahmetli Cemal Gürsel’e yazdığım 6.1.1962 tarihli mektupta , merhum babamın mezarının Kasıman Köyünde olduğunu ve merhumun fikirleri gibi , mezarının da dimdik ayakta durduğunu , zira hem fikirlerinin hem de mezarının daimi bekçileri olduğumuzu arzetmiştim.

Rahmetli Cemal Gürsel’in sunuş yazısıyla 2.baskısı yapılan bu kitabın fiyatı 10—lira konulmuştu.…… 2.baskısı yapıldığında bölücüler başka bir eleştiri bulamadıklarından , sunuş yazısında yazılı şekli itibariyle mezar konusunu propaganda malzemesi yapmışlardır. 3.Baskı tarafımdan 1970 yılında 10000 adet basımı yaptırdım sunuş yazısındaki kısmı hem rahmetli Cemal Gürsel’e duyduğum bağlılık ve derin saygıdan, hem de bölücüler bunu konu yaparak , başka propaganda malzemesi yapacakları düşüncesiyle çıkardım.

1980 öncesi bölücüler bu defa da bu kitabı yasaklanmış kitaplardan olduğunu , ellerinde ve evlerinde yakalatanların ceza göreceklerini yaymakta,  kitabın satışını engelledikleri gibi elde olanları, imhasını sağladılar. 

1980 Türk Kültürü Araştırma Ensütüsü ile anlaşma yapılarak 4. baskısı sunuş yazısındaki mezarla ilgili , bölücülerin propaganda yaptıkları kısmın çıkarılması ve formüle edilmesi tarafımdan önerilmiş ve bu öneri uygun görülerek , tüm mirascıların vekili olarak da muafakatim alınarak eski mezar üzerine anıt mezar yapılmış ve rahmetli Cemal Gürsel’in sunuş yazısındaki yanlış bilgiye dayalı mezarla ilgili kısım çıkartılmış, ……

İstek ve Talep doğrultusunda Türk Kültürü Araştırma Ensütüsü tarafından 5000 adet kitap bastırılmış .” En son kitabın basımı da 2007 yılında IQ Yayın Evi Tarafından 3000 adet olarak bastırılmıştır. 

Gelelim en can alıcı konuya sizin ve diğerlerinin yaklaşımına uygun düşmesede Dedem Rahmetli Mehmet Şerif Fırat Hamidiye Alaylar, Şeyh Sait Ayaklanmasında Hormek aşiretini bu ayaklanmaya destek verme konusunda büyük gayret gösteren Amcası Halil’e rağmen, Devletinin yanında yer alarak milis kuvvetlerinde görev yapmış ve savaşmışlardır.” 

“Doğu İlleri ve Varto Tarihi”” ve “”Varto Mektubu”” kitabının yayınlanması Kürdistan sevdalılarının rahatını ve huzurunu kaçırmıştır.  Kürdistan sevdalılarını ihbar ettiği için aralarında husumet bulunan amcası Halil’in de bu sevdalılarla ilişkide olması ve en son Hınıs’a giderek Şeyhten talimat alarak pusu kurup dedemi öldürmüştür.

Örnek bir vatandaş Mehmet Şerif Fırat’ın torunu olmaktan, Rahmetle andığım ve bu mirası bana bırakan Babam Atila Fırat’ın oğlu olmak ve aynı görüş ve duyguyla hareket eden bir miracı olarak çağrıda bulunuyor ve öneriyorum“ “ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ”diyerek;  durumu böylece bütün açıklığı ile kamuoyunun takdirine arzederim.

Saygılarımla 
Mehmet Şerif Fırat...(torun)



"Rusların geri çekilmesi, yakılan ve yıkılan yerler ordumuz tarafından imara başlayıp kıtlık başladığı sırada; İnsanlar kendilerini toparlıyarak başkalarına saldırmayı göze almışlar, Bilhassa amcam Halil ağalık ve şöhret derdi ile ortaya atılarak,  1919 yılının birinci teşrin ayında Hınıs köylerini basmış bir miktar hayvan gaspederek Karine geçmiştir...Halil artık Kasıman’a avdet etmiş ve fakat başına topladığı ile çapulculuk ve zorbalığa başlamıştı. Bu hareket benim A.Haydar'ın hoşuna gitmiyor ve bizi ifrata sevk ediyordu...Halil,  A.Haydar'ı kandırıp işe sokmak istiyordu. Halil beni işine ortak etmek istiyordu. Bütün gayretine rağmen , beni fazilet yolundan ayıramadı." 

"1920 yılı ilk başından itibaren, Halil ve çeteleri bilhassa Hınıs üzerinden faliyete başladılar. Fakat umumu itibariyle her iki kuvvetin başı ve Hormek'lilerin umumi reisi Halil sayılırdı... Akrabalarımın halka zulüm etmeleri beni çok iğrendirir ve kendilerinden ayrı yaşardım." 

"Doğu illerinde hiç bir ıslahat yapılamıyordu ve Devlet nüfuzu işlemiyordu . Bu nazik durumdan istifade eden Hamidiye Alayları Sevr muhadesine dayanarak Kürdistan namı ile bir istiklal davası güdüyorlardı...Bu aşiret, ağalar ellerinde bulunan Hükümet silahları ile teşkilat ve faaliyete geçerek bir ittifak kurmuşlar ve civar kazalarda bulunan hükümet memurlarını Devlet kuvvetlerini kendilerine itaata mecbur bırakmışlar. Varto'nun Karaç köyünde bir toplandı yaparak Hormek ve Lolan Aşiretlerini de ittifaklarına dahil etmek için buraya davet etmişlerdir. Bu davete giden Halil A.Haydar ve bütün Hormek ve Lolan ağaları Halil Beyin bu fikrini red ederek Devlete sadık kalacaklarını beyan etmişlerdir." 

"...Hormek ve Lolanların bu hakimiyetlerini çekemiyenler Halil bey ...Erzurum'da bulunan 15.kolordu Komutanı K.Karabekir Paşa ile temasa geçerek bu aşiretlerin hükümete karşı kötü bir fikir taşıdıklarını beyan etmiş ve bu yüzden Hormek ve Lolan aşiretleri müşterek bir milis alayı teşkil ederek şark cephesinde Ermenilere karşı savaşmak için K.Karabekir Paşa’ya müracat ettikleri halde , Paşa Halil Bey’den aldığı fikir ve ilham üzerine, Hormek ve Lolan aşiretlerinin cepheye gitmesine müsaade etmemiştir." 

"Cibran aşireti ile Hormek ve Lolan aşiretleri 12 Temmuz 1920 tarihinde Kovik köyünde çatışmışlar. Halil Bey bu yenilgiden sonra ihbar ve şikayet üzerine Hormek ve Lolan aşiretlerinin tedibi ve Halil'in tenkili için Hamidiye Alaylarına ve genç mutasarıflarına aşiret reislerine emir ve talimatlar verilmişti...

Bu sırada ben Küzik köyünde idim. Çünkü amcam Halil ilk defa Hınıs halkına ve civardan gecen yolcuların talanına başladığı günden itibaren kendisi ile aramız açılmış, ben bu şeklin insanlıktan uzak bir hareket ve nihayet zulüm ve şekavet olduğunu ileri sürerek kendisinden ayrılmıştım...

Biz Halil ve diğer akrabaların bu hareketini takbih ettiğimiz halde Kovik müsademesinden sonra Halil Bey’in hadiseyi umumi bir isyan şekline çevirmesinden kuşkulalanlara işe müdahale ettik. Ve bu işin başına Veli Ağa geçti, beraber Kestemert Köyü’ne gittik. Ertesi gün Paşa ve Varto Kaymakamı, bir heyetle Kestemert köyüne geldiler. Halil Beyin isyan fikri ve Karaç içtimasında Hükümet aleyindeki halkı isyana davet ettiği Hormek ve Lolan aşiretlerinin bu kötü fikre iştirak etmedikleri için Lolan köylerine ilk hucumu Halil Bey tarafından yapıldığı, şekavet veyahut herhangi çapulculuk içinde masum halkın taraftar olmadığı ve halkın Milli Hükümete isyan değil ve bilhassa Milli Mücadele uğrunda vazife almaya hazır olduğunu bildirir bir mazbata yaparak, Muş Mutasarıfı Mustafa Paşa ile gelen iki yüzbaşıya verdik. Hükümet artık bütün Hormek ve Lolan halkının dehaletini kabul etmiş , yalnızca Halil ve çetelerinin takibine karar vermiştir. Bu sebepten dolayı Halil ve çetesi yüzbir yıl ceza almış bu sebepten dolayı firar etmiştir." 

Hayat ve Hatıratım kitabından alıntılar yaparak 1987 yılında rahmetli babam Atila Fırat yine dedeme karşı yapılan saldırılara karşın Açık Mektup (Hormek'den Notlar) adlı kitap.


Yine Hayat Ve Hatıratım adlı kitaptan alıntılarla devam ediyorum ;

"...1921 yılında Hormek ve Lolanlara gelince, bunlar Halit beyin hükümet yanındaki nüfuzundan çekinir, onun bu hareketine ve faliyetine dokunmaya cesaret etmiyorlardı. Bilhassa Halil evine çekilmiş çifçilik yapıyordu. Halil'in bu sırada eski nüfuzu kalmamıştı. Köy halkı ve köydeki akrabalar eski dedelerin ocağında bulunduğum için yavaş yavaş benimle kaynaşıyorlardı...

A.Haydar Harik’teki evine dönerken...akrabalar kendisine itaat ederek onu Halil'e karşı müdaafa çaresi olarak kullanmışlar ve Halil'in düşürmüşlerdir. 1922 yılında Cibranlı Kasım bey Varto Kaymakam vekili olarak görev ifa etmekte idi. Diğer aşiretlerin sükünet içerisinde bulunmalarından faydalanarak, suvari kuvvetlerini çoğaltmak ve silah teminine çalışmalar ve propagandaya öncelik vermişler. Cumhuriyetin ilanı ile Hamidiye Alayları kaldırıldığında, bu sefer bölücüler devleti rahatsız etmek ve bölgeye hakim olmak üzere dağlarda çeteler şeklinde faaliyet göstermişler, isyan hazırlığına başlamışlar ve dış destek arama yollarına başvurmuşlar." 

"Biz Şeyh Sait'in Kanireş’teki içtimaını ve Hormek ağalarına yazdığı mektup bilip okuduktan sonra isyanın başlayacağını hüküm etmiştik. Bunun için A.Haydar, Veli Ağa, M.Halit ve aşiretimizin diğer ileri gelenleri ile Canesanlı Seyit Ali Efendi’nin emri ile Üstükrar (Çaylar) köyünde toplanarak işi müzakere ettik. Bu toplantıda , her neye mal olursa olsun Hükümete yardım ve asilere saldırmaya karar verdik." 

Bu alındılar yoğunluklu olarak dedemin Amcası olan Halil’in akrabaları o bölgenin mülki amirliğine yalan beyanda bulunarak hapise attırdığı ve sürgüne yollattığını ifade eden yorumlar var. Ayrıca sizin çok değer verdiğiniz Halit bey köyde arazi davası yüzünden çok kişiyle kavgalı olduğu bu husumeti ve kavgayı önleyen kişininde dedem olduğu yazılmıştır. 

Çocukluk yıllarımda çok yoğunlukla köyümüze gittiğimde büyüklerimden aldığım bilgilerde bu şekildeydi. Daha sonra dedem “Varto Mektubu” ve “Doğu İlleri Varto Tarihi” adlı iki eserini bastırınca Aile fertlerinden birkaçı özellikle de Amcası, o bölgede Kürtlerle yakın ilişki içinde olmasından dolayı Halil’i çok rahatsız etmiştir. “Hayat Ve Hatıratım” adlı kitabında bu dönemle ilgilide şunlar yazmaktadır:

"Yazdığım Varto Tarihi’ni son bir defa gözden geçirdim . 5 Mayıs 1947 Tarihinde “Doğu İlleri Varto Tarihi” adlı kitabımı Kasım Selçuk bey vasıtasıyla maatbaya yolladım. Bu yıl aleyhimde çok gizli çalışmalar var. Kürtler her gün suikast'a hazırlanırken Halil ve diğer çapulcuları tahrik ve yaltaklık vazifesini üzerine alarak çalışıyorlardı. Ben bu tehdit ve tedbirleri görmemezlikten gelerek yoluma devam ediyorum. Hiç Kimseden çekinmiyor, istediğim yere gidip geliyordum. 11 Haziran 1948 tarihide kitabım bin adet basıldı. Kürtçülük taraftarları yüz çeviriyorlar ve bizden kaçıyorlardı. “Varto Mektubu” ve “Varto Tarihi” muhit Kürtçüler üzerinde derin tesirler yapmıştı." 

"1948 Ekim ayında Halil ve diğer Kürtçülerle aleni dost oldular ve hatta Halit Hınıs'a Şeyh'in yanına gidip direktif bile aldığı… Bunlar baharda bana suikastta çalışıyorlarmış ve hatta çok takip etmişler muaffak olamamışlar." 

Sonradan Amcası Halil daha önceden Hamidiye Alayı Ve Şeyh Sait İsyanıyla ilgili tutumu sebebiyle ve aşiretin elinden gitmesi sebebi ve daha önemlisi özünü inkar etmesi sebebiyle kin ve düşmanlık beslediği dedemi, Kürtçülerin maşası olarak bazılarının da talimatıyla dedemi öldürmüştür. Bu Halil’le ilgili çok yazılması gereken yazılar var ama yer işgal etmeme diğer konulara da cevap verme adına kısa tutuyorum. 

Gelelim akraba olarak lanse ettiğiniz T.C.vatandaşlığından çıkartılmış Alman vatandaşlığına geçmiş köyünde bulunduğu sürede gençlerin beyinlerini yıkıyarak, devlete karşı baş kaldırtan ve bunun içindir ki gençlerimizden bazılarını istikbalini yok eden bölücü örgüt PKK yanlısı, vatan hainin, özünü inkar etmiş Selim'e (akraba olarak görmediğim için bizim soyismimizi yakıştıramıyorum). 

Bu zatla ilgili Rahmetli Babam Atila Fırat'ın “Açık Mektup” (Hormek'den Mektup) adlı kitabında bu zatla ilgili düşüncelerini alıntılar yaparak sunuyorum.

"Bir de bu hususta kendi idolojisine uygun bir biçimde ifade eden ve aslını inkar etmede hiç bir sakınca görmeyen "Yeğeni "M.Selim Fırat'ın 22 Ekim 1986 tarihli, yurtdışında çıkan , gazetedeki yazısından ilgili paragraflar şeklindeki yazmakla, gerçek durumun mukayessesi yönünden ve ayrıca bölücülerin Türk Aşiret ve ailelerine karşı amaçları ile taktik ve metotlarının bilinmesi yönünde yararlı olacaktır. 

M.Selim yazısında; "...Mehmet Şerif Fırat'ın "yeğeni" olarak Fero Aşireti "bey"lerinin son dönemlerdeki ihanetlerini yakından izledim, ihbarlara şahit oldum. Ben ve benim gibiler küçük yaşlarda aşılanmak istenen Kemalist ideoloji ve devlet doktirinini, hayat içinde , toplumsal ve ulusal mücadele süresince red ettim. 20 yıla aşkın Kürdistan Ulusal Halk direnmeleri Kemalist devlet erkine zor yıllar yaşatmıştır....Hormek ve Lolan Aşireti reisleri ise T.C. milis kuvvet komutanlarıdır. Şerif Fırat’ın "Meşhur" "Varto Mektubu" döneminin gazetelerinde yayınlanır. T.C. üst düzeyinde tartışılır. T.C.'nin bölgedeki mutemet uşağı M.Ş.Fırat böylece T.C.'nin Kürdistan işgali sırasında oynadığı rolü sadık bir köle olarak sürdürmektedir."… gibi iddiaları ileri sürmüştür.

Bundan dolayı her türlü durum ve şartlar altında tüm vasıtalar ve imkanlar kullanılarak hedefine ulaşmak için bölgede engel teşkil eden Hormek ve Lolan aşiret beylerinin tesirsiz hale getirilmesi, yok edilmeleri ki bu yok edilenlerden birisi Babam Mehmet Şerif Fırat'tır; bu aşiret ve ailelerin parçalanıp bölünerek silinmesi amaçlanarak buna göre metod ve taktik uygulaması yapılmıştır.  

1980 sonrasında yine bölgede etkinliklerinin devam ettiğini göstermek yönünden; Devlet ve Milletine bağlı aşiret ve aileleri gözdağı vermek yönünden adam öldürme ve diğer terör olaylarını çekinmeden yaratmışlar. Buna örnekte 1980 Aralık ayında öldürülen Fero Beylerinden Haydar Fırat'ı ve diğerlerini göstermek mümkün. 

Mehmet Şerif Fırat...(Torun) 2008










"Ulusal varlığa karşı emperyalist güçlerce kışkırtılan Kürtçülük hareketine karşı Devlet, Ulus devlet anlayışını güçlendiren ve üstelik bölge halkından biri tarafından yazılan ve etnik aidiyet anlamında da Türklük vurgusu yapan bu esere, toplumsal amaca hizmet mantığıyla sahiplenmiş ve işaret ettiği gerçeği kamuoyuna sunmuştur. Doğu İlleri ve Varto Tarihi’nin, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in önsüzüyle yayımlanması, Kürt milliyetçilerini rahatsız etmiş ve bu nedenle de, eserin, bölgedeki Aleviler üzerindeki etkilerini kırmak için harekete geçen bu çevreler; sistemli bir şekilde Mehmet Şerif Fırat eksenli tartışma platformları yaratarak; bir taraftan Mehmet Şerif Fırat’a yönelik iftira ve karalama propagandalarına girişerek, ait olduğu toplumsal çevre üzerindeki etkisini kırmaya yönelmişler; öte taraftan bu platformlar üzerinden resmi tarih eleştirisine yönelmişlerdir.


Mehmet Şerif Fırat gerek siyasal bir aktör, gerek toplumsal bir lider ve gerekse bir aydın olarak önemli bir kişiliktir. O’nun Türk siyasal hayatındaki önemi, hiç kuşkusuz ki toplumsal bir lider olarak aşiretini ve ait olduğu toplumsal çevreyi, Cumhuriyete ve onun temel değerlerine bağlama konusunda gösterdiği hassasiyet ve bu konuda gösterdiği başarısından ileri gelmektedir. Bir aydın olarak Mehmet şerif Fırat, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını tarihsel ve toplumsal bir kavrayışla ele almış ve ait olduğu toplumsal çevrenin Cumhuriyete, Ulus devlete bağlanması noktasındaki tutum ve değerleri bütün tarihsel gerçekliği ve tarihsel zeminiyle bilince çıkarmış ve bu zemin üzerinden Türk kimliği algısı geliştirmiştir."


Bir Kuvvayı Milliye Önderi: Mehmet Şerif Fırat / scribd  / pdf










Osmanlı arşivlerinde Hormeklerin Türkmen olduğu kayıtlıdır. Horasan' dan geldikleri söylenir ve Horasan'dan gelenlerin hepsi de Türk’tür. 

Birçok Kürt boyların Türk kökenli olduğunu yazan M.Şerif Fırat'ı destekleyecek en büyük kanıtlarından biri de ; Oğuz boylarından olan Karakeçililer ve Avşarlar’ın bugün için Kürt olarak anlatılmasıdır. KARAKEÇİLİLER ve AVŞARLAR ÖZ BE ÖZ TÜRK’TÜR . Oğuz boylarını bile Kürt diye lanse edenler, aklımızla dalga geçemezler.  - SB





ilgili: